ciddimevzu

1642-1652: kazıcılar ve eşitleyiciler // jim fox

hakiki tosun paşa hasım yayın e-jurnal’in sıkı takibe aldığı can parçası e-dergi “yerdeniz sakinleri”nin yayınladığı harika çeviriyi paylaşıveriyoruz: “görevimiz, kazıcıların ve eşitleyicilerin sözlerini belirsizlikten kurtarmak ve onları işçi sınıfı tarihi ve mücadelesi bağlamına oldukça sağlam bir şekilde yerleştirmek olmalıdır. sözlerinden ve eylemlerinden ilham almalı tüm bu farklı seslerin işçi sınıfının yoksulluğa ve baskıya karşı direnişinin ortak teması altında birleşmesini sağlamalıyız.”

yerdeniz sakinleri’ne ışınlan!

17. yüzyılda, İngiliz İç Savaşı’ndan kaynaklanan siyasi ve toplumsal çalkantı [etkili bir biçimde 1642-1646 ve 1647/48 arasındaki iki çatışma], ‘Kazıcılar’ (Diggers) ve ‘Eşitleyiciler’ (Levellers) olarak bilinen hareketler etrafında odaklanan bir dizi radikal fikrin gelişmesini beraberinde getirdi.

Kazıcılar [ya da ‘Gerçek Eşitleyiciler], Yeni Model Ordu’da hizmet etmiş William Everard tarafından yönetiliyordu.Adından da anlaşılacağı gibi Kazıcılar, Norman Conquest’te kısmen kaybettiğini hissettikleri özgürlüğü geri kazanmak için toprağı kullanmayı amaçladılar; toprağı ele geçirerek ve ona “ortak” biçimlerde sahip çıkarak, mülkiyetin köleliği olarak düşündükleri şeye meydan okuyacaklardı. Güç kullanımına karşıydılar ve sadece toprağı ele geçirerek, onu “ortak iyi” için elde tutarak sınıfsız bir toplum yaratabileceklerine inanıyorlardı.

Bu amaç doğrultusunda küçük bir grup [başlangıçta 12, ancak 50’ye kadar yükselir] önce St George’s Hill’de ve daha sonra Cobham, Surrey’de ortak topraklara yerleşip mısır ve diğer mahsulleri yetiştirdi. Bu küçük grup, bir yıldan fazla bir süre boyunca toprak sahiplerine, orduya ve yasalara meydan okudu. Buna ek olarak gruplar, destekçi toplamak için İngiltere’yi de dolaştı. Kent ve Northamptonshire’da bazı başarılar elde etti. Ana propagandisti, 1652’de “The Law of Freedom in a Platform” adıyla Kazıcı fikirlerinin en açık ifadesini ortaya koyan Gerard Winstanley’di. Bu eser, laiklik ve radikal demokrasiye dayalı sınıfsız bir toplum kavramının savunulması ve sergilenmesiydi.

Kazıcıların fikirlerinin görece küçük takipçileri hiçbir zaman etkili olamadı ve özellikle Cromwell ve Fairfax tarafından kolayca bastırıldı.

Bu hareketlerin en önemlileri, devrimci fikirleri sonraki yüzyıllarda, özellikle de 19. yüzyıldaki Çartistlerin taleplerinde yankı bulan Eşitleyicilerdi. Eşitleyicilerin fikirleri en çok desteği Oliver Cromwell tarafından 1645’te kurulan “Yeni Model Ordu” saflarında buldu ve bunların, özellikle Haziran 1645’teki Naseby Savaşı’yla kesin sonuca ulaşan ve I. Charles liderliğindeki Kraliyetçi güçlerin yenilgisinde de büyük payı vardı.

1646’daki ilk iç savaşın sonunda Eşitleyicilerin fikirleri özellikle etkiliydi ve sıradan askerlerin generalleriyle devrimci fikirleri tartıştığı Putney Tartışmalarında doruğa ulaştı; Eşitleyici Albay Thomas Rainborough, bu toplantılar dizisinde genel oy hakkını savunuyordu:

“İngiltere’deki en yoksul kişinin en iyi biçimde yaşayacağı bir hayatı olduğunu ve bu nedenle gerçekten de bir hükümet altında yaşayacak olan herkesin, ilk olarak kendi rızasıyla bu hükümetin yönetimi altına girmesi gerektiğinin gayet açık olduğunu düşünüyorum.”

Ne yazık ki ordu saflarında bu demokrasi patlaması nispeten kısa sürdü; 1647’de ikinci iç savaşın patlak vermesi, generallerin otoritelerini yeniden tahsis etmesine izin verdi ve Eşitleyicilerin etkisi azalmaya başladı. Eşitleyici askerler tarafından yapılan bir isyan girişimi ise 1649’da Burford Oxfordshire’da vahşice bastırıldı ve liderleri Cromwell’in askerleri tarafından idam edildi. Kalanları ise ülkeye ihanetten yargılandı.

Peki bu acımasız baskı neden uygulandı? Generaller Eşitleyici hareketinde bu kadar tehditkar olan ne buldu?

Eşitleyiciler kimlerdi?

Eşitleyiciler, 1642-1649 İngiliz İç Savaşı’nı karakterize eden istikrarsızlık döneminde öne çıkan radikaller ve özgür düşünürlerin nispeten gevşek bir ittifakıydı. En önde gelen Eşitleyiciler John Lilburne, Richard Overton, William Walwyn, John Wildman, Edward Sexby ve Albay Thomas Rainborough idi.

Bu insanları birbirine bağlayan şey tüm insanların eşit olduğuna dair genel bir inançtı; durum böyle olduğuna göre, bir hükümet ancak halk tarafından seçilirse meşruiyet kazanabilirdi. Eşitleyicilerin talepleri laik bir cumhuriyet, Lordlar Kamarası’nın kaldırılması, kanun önünde eşitlik, herkes için oy hakkı, serbest ticaret, sansürün lağvedilmesi, konuşma özgürlüğü ve insanların seçtikleri dine [veya hiçbirine] ibadet etme hakkıydı. Bu program “The Agreement of the People” adıyla yayınlandı.

Bu fikirler, Eşitleyicilerin menşei oldukları toplumsal sınıflardan çıktı; onlar esas olarak nitelikli işçiler ve köylüler ile “küçük burjuvazi” idi. Birçoğu Cromwell’in Yeni Model Ordusu’nda savaştığı için münazaraya, tartışmaya ve fikirlerin özgürce yayılmasına alışkındı; Kraliyet yanlılarının yenilgisine ve cumhuriyetin zaferine yol açan şey, disiplin ihtiyacıyla bağlantılı olan bu nitelikli tartışmaydı.

Eşitleyiciler esasen radikal idealistlerdi; talepleri sosyalizmin erken bir biçimi olarak görülebilirdi [ki bunlar iki yüz yıl sonra Çartistlerin talepleriyle hemen hemen aynıydı] ama aynı zamanda kapitalist bir ekonominin işleyişi hakkında yok denecek kadar az bir anlayışa sahiplerdi. Yine de toplumsal üretimin örgütlü bir biçimi olarak kapitalizmin, kendisini sadece bir sanayi ulusu olarak çok sonraları Britanya da geliştireceği için onlardan bunu beklemek de haksızlık olurdu.

Gerçekten de toplumsal düzene ilişkin görüşlerinin özellikle ilerici olmadığını belirtmek önemlidir; çünkü bu fikirlerin kökenleri, 1066 ve Norman Fethinden önceye, toprakların halk tarafından ortak halde tutulduğu Anglo-Sakson zamanlardaki demokratik bir toplumun varlığı fikrine dayanıyordu (belki de bu, Karl Marx’ın ‘ilkel komünizm’ dediği kavramla, yani sanayi öncesi toplumda var olan toplumsal örgütlenme biçimiyle uyumluydu).

Fatih William’ın 1066’daki zaferi, onun halkın üzerine bir tür yabancı [yani Norman] egemenliğini dayatmasını sağlamıştı.[1] Bu, onun takipçilerinin eskiden İngiltere’nin “özgür insanları”ndan ele geçirilen devasa toprak parçalarıyla ödüllendirmesini sağladı. Özellikle muhaliflerinin acımasızca bastırıldığı Kuzey İngiltere’de durum böyleydi.

Eşitleyiciler, Tanrı’nın tüm insanları eşit olarak yarattığını düşündüğü için toprağın da bir hak olarak tüm insanlara ait olduğunu savundu. Dolayısıyla programları, esasen Norman Fethinden önce var olduğuna inandıkları durumu düzeltmeye yönelik bir girişimdi; bir Kralın, Lordlar Kamarası’nın ve diğer potansiyel baskıcıların müdahalesi olmaksızın sıradan insanların kendi kaderlerini kontrol edebilecekleri bir “topluluk” (commonwealth) kurmak istediler.

The Agreement of the People, Haziran 1647’de Newmarket’te, topluluğun ordularının bir toplantısında tartışılması için, John Lilburne de dahil olmak üzere Eşitleyicilerden oluşan bir komite tarafından hazırlandı. Kısaca istedikleri şuydu:

  • Yetkinin halka verilmesi
  • Koltuk başına eşit sayıda seçmen tarafından seçilen bir yıllık Parlamentolar. Yaşayabilmesi için bağımsız olarak çalışan tüm erkekler ve Parlamento davası için savaşan herkesin oy kullanma hakkı.
  • Herhangi bir zamanda seçmenler tarafından milletvekillerinin herhangi birinin ya da tamamının geri çağrılabilmesi
  • Lordlar Kamarası’nın Kaldırılması
  • Ordu subaylarının demokratik seçimi
  • Tam dini hoşgörü ve ondalık (tithes)[2] ve geçiş ücretlerinin kaldırılması
  • Yargıçların seçilebilmesi; mahkemelerin yerel olması ve yargılamaların İngilizce olması [Fransızca değil!]
  • El konulan toprakların sıradan insanlara yeniden dağıtılması

“1647 yılından önce, hiçbir İngiliz ya da Kıta Ordusu’nda böyle kendiliğinden bir demokrasi patlaması gibi bir şey asla olmadı ve sonradan 1917’de Rusya’da ‘İşçi ve Asker Konseyleri’ toplanana kadar da böyle bir şey yaşanmadı”.[3]

Bu talep programı göz önüne alındığında, zengin ve iktidar sahiplerinin Eşitleyiciler tarafından tehdit edildiğini hissetmeleri pek de şaşırtıcı değildir. Yaklaşık 400 yıl sonra bile Eşitleyicilerin taleplerinin bazılarının hala karşılanmadığı göz önüne alındığında durum gerçekten de böyledir! Eşitleyicilerin talepleri, Cromwell’in ve diğer cumhuriyetçi liderlerin karşılayabileceği bir durumdan çok daha ileri gittiği için ezilmeleri gerekiyordu.

İkinci iç savaşın patlak vermesi, onlara bunu yapma fırsatı verdi ve böylece halkı asalak sınıflardan kesin olarak kurtaracak olan hareket vahşice bastırıldı.

Parlamento güçlerinin 1648’deki nihai zaferi, yalnızca Kralın idamı değil aynı zamanda Eşitleyicilerin fikirlerinin de bir süreliğine bastırılmasına yol açtı.

Yine de Eşitleyici fikirler, özellikle İrlanda’daki duruma karşı tutumlarıyla Cromwell’in iktidarına ve otoritesine karşı gerçek bir meydan okuma ortaya çıkardı. Yeni Model Ordu, İngiliz egemen sınıfının emperyalist hırslarını ilerletecek bir paralı asker gücü olarak değil, ülkedeki Parlamentoyu savunmak için kurulmuştu. İrlanda’daki Katolikler, tıpkı Eşitleyicilerin ülkelerinde savundukları gibi özgürlük ve eşitlik taleplerini haykırıyordu.

‘İngiliz Askerinin Standardı’nda, İrlanda’ya askeri bir müdahalenin yalnızca İrlandalıları tam da Eşitleyicilerin İngiltere’de devirmeye çalıştığı kişiler tarafından sömürülen bir tabi halk haline getireceği savunuldu. Mesele şuydu ki, eşitlikçiler etkili bir biçimde İrlanda’nın yeniden fethine amansızca karşı çıktı.

Yeni Model Ordunun kayda değer bir kısmı İrlanda’ya gitmeyi reddettiğinde, çok kritik bir noktaya gelindiği açıktı. Cromwell’in otoritesini sağlayabilmek adına radikal unsurların ezilmesi gerekiyordu. Bu, Fairfax ve Cromwell’in Eşitleyicileri şaşırttığı ve [sadece bir avuç zayiatla] onları yendiği Oxfordshire’daki Burford’da sağlandı. Bu andan itibaren [Mayıs 1649] Yeni Model Ordu tamamen Cromwell’in kontrolündeydi.

Ancak bu, Eşitleyicilerin fikirlerinin tamamen ortadan kaldırıldığı anlamına gelmedi. 1 Mayıs 1649’da “Agreement of the People” üçüncü ve son hali yayınlandı. Bu, Eşitleyici liderlerin son toplu ifadesi ve onların en eksiksiz siyasi programıydı. Önsözünde şunlar belirtildi:

“Bizim tasarımımız Barış ve özgürlüktür; asla savaşla kazanan olmadık, asla olmayı da istemedik.”

Anlaşmanın bu versiyonunda, temel Eşitleyici fikirler yeniden ifade edilir, ancak bunlar ile Kazıcıların özel mülkiyet sahipliğinin kökünü kurutma amaçları arasında bir farklılık söz konusudur. Diğer tüm açılardan program, önceki versiyonlarından farklı değildir; vurgusu hala evrensel [erkek] oy hakkı, hesap verebilir hükümet, dini hoşgörü, sivil haklar vb. üzerindedir.

Eşitleyici fikirler, esas olarak toplumdaki mülksüzlere hitap ediyordu; yani, Eşitleyicilerin önerileriyle en fazla tehdit altında olanların, “ortak iyiye” yapılan çağrılarla ikna edilebilme olasılığı pek yoktu. Eşitleyicilerin takipçilerini büyük ölçüde harekete geçiremedikleri ve Burford’daki yenilgileri göz önüne alındığında, orduya ya da hükümete meydan okuma yeteneğinden yoksun oldukları, yönetici sınıfa ya da (yeniden inşa edilen) Monarşi’ye karşı herhangi bir tehdit oluşturamayacakları neredeyse aşikardı.

Yine de bu, Eşitleyici fikirlerin alakasız olduğu ya da “tarihin çöplüğüne” atıldığı anlamına gelmez. Hem Eşitleyiciler hem de Kazıcılar, İngiliz radikalizminin onurlu geleneğinde durdukları ve egemen ortodoksiye meydan okudukları için işçi sınıfı tarihinin gelişimi için hayati öneme sahiptir.

Tolpuddle Şehitleri ve daha sonraki dönemin Çartistleri gibi, Kazıcılar ve Eşitleyiciler de yönetici sınıf için ciddi bir tehdit oluşturuyordu; yoksullara ve mülksüzlere doğrudan çağrıları, yüzyıllar boyunca yankılandı – elbette dil ve ifade tarzı değişmiş olsa da bu radikallerin temel talepleri ilk ortaya kondukları gibi bugün de canlı ve gerekli olmaya devam ediyor.

Kazıcıların Cobham’da kendi komünlerini kurmalarından yaklaşık 450 yıl sonra, hala mülkiyet sahipliğinden ziyade ortak mülkiyeti ve kârdan ziyade ihtiyaca dayalı toplumun gelişimini inşa etmemiz gerekiyor. Winstanley’in sözleri yüzyıllar boyunca yankılanacak:

“İnsanlar ‘Bu benimdir’ diyerek toprağı alıp satmaya başladıklarında, diğer canlıları toprak anadan besin aramaktan alıkoyuyorlar…  Öyle ki, toprağı olmayan, toprağı kendilerine ait sayanlar için küçük bir ücret karşılığında çalışsın ve böylece bazıları tiranlığın koltuğuna yükselirken ve diğerleri sanki yeryüzü herkes için değil de sadece birkaç kişi için yaratılmış gibi sefaletin ayakları altında yürüsün diye.”

Görevimiz, Kazıcıların ve Eşitleyicilerin sözlerini belirsizlikten kurtarmak ve onları işçi sınıfı tarihi ve mücadelesi bağlamına oldukça sağlam bir şekilde yerleştirmek olmalıdır. Sözlerinden ve eylemlerinden ilham almalı tüm bu farklı seslerin işçi sınıfının yoksulluğa ve baskıya karşı direnişinin ortak teması altında birleşmesini sağlamalıyız.

Çeviri: Yener Çıracı

Orijinali için bkzhttps://libcom.org/history/1642-1652-diggers-levellers


[1] Bkz, RPM issue 9 – ‘Rich at Play – foxhunting, land ownership and the Countryside Alliance’ which reveals how even today many of the major landowners in Britain are descended from those whom William allocated land to.

[2] Eskiden İngiltere’de ürün üzerinden %10 oranında alınan (ancak toprak sahibine yansıyan) bir çeşit vergi. (Ç.N.)[3] P181 – The Levellers and the English Revolution by H.N. Brailsford

Gönder gitsin