ciddimevzu

mark zuckerberg’in metaverse’i gayet boktan bir şey // gian v. volpicelli

“zuckerverse” geliyor! facebook ceo’su mark zuckerberg birkaç hafta önce the verge’e verdiği uzun bir röportajda, facebook sosyal ağının kendisini “bir metaverse şirketi” haline gelmeye hazırlamakta olduğunu ilan etti. fakat yaptığı genel vurgu aslında bir tehlike işareti! belli ki zuckerberg kardeşimiz “vr” parıltısı üzerinden bir verimlilik yazılımı oluşturmaya çalışıyor; insanları bol bol çalıştırarak tabii ki!

İlk kez Neal Stephenson’ın 1992 tarihli bilim-kurgu romanı Snow Crash’te kullanılan bir kavram olan “Metaverse” internetin idealleştirilmiş ve daha da kapsayıcı halefi olarak görülüyor – milyarlarca kullanıcının kendi avatar kimliklerini, sanal varlıklarını ve dijital para birimlerini kullanarak sayısız farklı fakat birlikte işleyebilen dünyada ve durumda hareket ettiği, etkileştiği ve faaliyet yürüttüğü bir sanal alemden bahsediyoruz. Metaverse’e şudur ya da budur diye tanımlayabilmek oldukça zor, fakat bütün bu siber-pank toz dumanın ortasında bir tanım yapmaya kalkarsak eğer, Ernest Cline’in Ready Player One adlı romanının bir türünün Fortnite ile, sanal gerçeklik ile, blok-zinciri teknolojisi ile bir araya getirilmiş halidir diyebiliriz. Ya da Meatspace ile sorunsuz bir biçimde kaynaştırılan bir Oyun-y galaksisi de diyebiliriz. Ne kadar karmaşık tanımlamalar ve benzetmeler yapmaya çalışırsak çalışalım, Metaverse bugün artık günümüzün moda sözcüklerinden biri oldu bile ve Facebook da bu pastadan payını istiyor. Fakat kötü haber şu: Zuckerberg’in Metaverse’e dönük ihtirası son derece sıkıcı…

Zuckerberg’in bahsettiğimiz röportajında tekrar tekrar söylediği şeyler, emri altındaki danışmanların hazırladığı kırk sayfalık görüş raporlarından doğrudan kopyalanıp yapıştırılmış gibi görünüyordu. Zuckerberg, Metaverse’in “odak zamanı ve bireysel üretkenliği” arttırma becerisine dair neredeyse şiirsel sözler sarf ediyordu. Yine, Metaverse sakinlerinin sanki gerçek dünyada çalışan kişilermiş gibi çoklu görevleri yerine getirmek üzere Oculus VR başlıklarında bulunan çoklu sanal ekranları kullandıkları güya güzel bir senaryo olarak “edebi büro” şeklinde bir kasvetli kavram da uyduruveriyordu. Nihayet, bizim Zuckerberg, Metaverse’in VR büro toplantıları organize etme potansiyelinden de “heyecan duyuyor”du (!).

Metaverse vaizleri ve açık-kaynak savunucuları ise Metaverse’in büyük teknoloji şirketlerince istila edilmesinden, olağan şüphelilerin – Facebook, Google ve diğerlerinin – dijital dünyadaki yerlerini iyice sağlamlaştırmasından, bu şirketlerin verilerimizi hasat etmesinden ve gözetim kapitalizminin alışkın olduğu uygulamaları ve yanlış bilgilendirmeye, manipülasyona ve bilgi akışını düzenlemeye eşlik eden hastalıkları yeniden üretmesinden kaygı duymaya başladılar. Gelgelelim, büyük teknoloji şirketlerinin Metaverse’i istilası bir tür süper-iğrenç iktidar alanı yaratmaktan ziyade sadece Metaverse denen alemin – Heavy Rain oyununun ahmak detektif-işi ARI (eklenmiş gerçeklik arayüzü) gözlüğü ile Accenture şirketinin sitesindeki kötü çevrilmiş bir blog gönderisinin bir karışımı olacak şekilde – sıkıcı bir uyuklama alemi olmasıyla da sonuçlanabilir. Mesela, Microsoft bir “şirketler metaverse’i”nin sınırsız imkanlarından bahsetmeye başlarsa, oradan eğlenceli bir iş çıkmayacağını bilirsiniz.

İşin aslı, Metaverse fikri tabii ki şirketler tarafından ele geçirilmeye müsait bir fikirdi; tam da herhangi açık ve net bir tanımının bir türlü yapılamıyor olması nedeniyle. Metaverse’e ilham veren metinler – yani, Snow Crash ve kısmen de Ready Player One – bu kavramın tanımına dair detaylı araştırma yapılabilecek bir temel sunuyor değiller. Risk sermayedarı Matthew Ball, işler gelişmeye başladığında ne göreceğimize dair biraz yorum yapabilmemize de yer bırakacak şekilde bir Metaverse’in nasıl oluştuğuna dair bugüne kadarki en sistemli çalışmayı yapan kişi. Ball’un çalışmasından hareketle, Facebook ve Microsoft’un moda kavram neye dönüşürse dönüşsün kendi vizyonlarını dayatması gayet normal, fakat bu şirketlerin hayal gücünden bu kadar yoksun olduğunu görmek de bir o kadar can sıkıcı.

Metaverse’e dönük hemen hemen bütün analizlerde alttan alta söyleniyor gibi görünen kritik unsurlardan biri, Metaverse’in aslında kriz teknolojisine dayanan bir doğaya sahip olduğudur. Meta-peygamberlerin büyük kısmı ise, bir yandan bu sanal evrenin teknolojik ilerleme ve toplumsal dinamiklerden neredeyse kendiliğinden şekilde evrileceğini beklerken, diğer yandan ise insanların zamanlarının neredeyse tamamını neden bu evrende harcamak isteyeceğini aslında açıklamıyorlar. Gelgelelim Metaverse, kurgusal varoluşlara sahip olmak açısından arzu edilir bir şey, çünkü bu sanal alemin alternatifi – yani, Dünya – dayanılamayacak kadar karanlık bir yer. Snow Crash romanında, dünyada mafya kartelleri ve hiperenflasyon eliyle şiddetin kol gezdiği kaotik bir karmaşa sürüp giderken ve küresel sınıf-altı kitleler sanal bir oyunun içinde verilen görevleri tamamlayabilme umuduyla (Cline’ın Metaverse versiyonu olan) Oasis’e tıkılmışken, insanlar Metaverse’in içinde tamamen zıvanadan çıkmışlardı.

Nükleer dünyaya karşı bir sığınak olarak Metaverse anlatısı biraz fazla felaket tellalı bir anlatı gibi görülebilir, fakat Metaverse’in kamusal tartışmalarda yer almaya başlamasının, pandeminin küresel düzeyde kendisini göstererek insanları kapalı kapılar ardına tıktığı ve zorunlu temaslar hariç her türden insani teması yasadışı ilan ettirdiği 2020 yılında gerçekleşmesi tesadüf değil tabii ki. Günlerinizi evde bir ekranın karşısında boş boş geçiriyorken imkanınız olsa Metaverse’e hemen atlayıverebilmek istersiniz ve yapacak bir sürü işiniz varken – şu düz dünyacı komplo teorilerini “araştırmak”, sanal dükkanlarda elinizdeki konsol oyunlarını satmak, tekno-kral Musk’ın attığı dandik tvitlerle uğraşmak – hayat zaten sanal gerçeklik temelli oyunlara benzedi bile; ne fark eder ki? Daha da önemlisi, 2051 yılında koronavirüsün bilmem kaçıncı varyantı dışarıda dolanıyorken evlere tıkılıp kalmaya devam ederken tabii ki daha verimli toplantılar ve daha iyi çok-görevli uygulamalara sahip olmak isteyeceksiniz.

Ebedi bürolar ve heyecan verici toplantılar konusundaki vizyonlarını sunarken Zuckerberg ve Microsoft da iste bu, virüsün sonsuza kadar var olduğu dünyaya işaret ediyorlar. Fakat aynı zamanda Metaverse’e dair heyecan verici ve hatta özgürleştirici olan ne varsa da ortadan kaldırarak, insanlara bir krize karşı bir tür sığınma alanından fazlasını sunmuyorlar aslında. Burada, farklı kimlikler ve görünümler ile eğlenmek ve deneyim edinmekten daha fazlası mevcut: tamamen yeni mesleklerin, ekonomik modellerin ve siyasal toplulukların yaratılması söz konusu. Matthew Ball, analizinde, Metaverse’in temel unsurlarından birinin “yaratma, sahip olma, yatırım yapma, satma ve ‘değer’ üreten inanılmaz derecede geniş kapsamlı bir ‘çalışma’ya karşılık ödüllendirilme” olduğu olasılığına işaret ediyor.

Metaverse denen nanenin neye benzeyeceğini şu aşamada kimse öngöremez; Metaverse’i kimin yaratacağı da bilinmiyor. Burada daha kritik bir mesele var aslında: Bir sürü insanı Metaverse alemine çekilmek yönünde teşvik eden pandemi dışında bir başka kriz daha var ve bu kriz doğası itibariyle nesiller ile ilişkili bir kriz. Siyasal ve ekonomik iktidarın bütün mekanizmalarının bir avuç yerlerinden kıpırdamayan boomer’ın elinde olduğu, Donald Trump’ın ciddi ciddi 2024 seçimlerinde aday olmayı düşündüğü ve Alan Rusbridger gibi iki lafından biri gençlere sövmek olan bir adamın emekli olduktan yıllar sonra tekrar The Guardian’a genel yayın yönetmeni yapıldığı “gerontokrasi” [yaşlılar yönetimi] ile idare edilen bir dünya – özellikle Batılı dünya bu halde. Bu krize karşı, daha genç nesiller artık havlu atmaya karar verip kendilerini dünya ekonomisinden koparmaya ve başka bir yerlerde başka türden bir ekonomi kurmaya karar verebilirler – hak ettiklerini düşündükleri üst düzey pozisyonları kendilerinin yaratabilecekleri, bol bol dijital para kazanabilecekleri ve belki gerçek dünyada almaya çalışıp da bir türlü alamadıkları o eve benzeyen bir sanal ev satın alabilecekleri bir ekonomi. Aslında DeFi’den NFTlere çok sayıda ikinci-dalga kripto paranın yapmaya çalıştığını iddia ettiği şey de bu. (Tabii bu kripto paralarda işler her zaman yaver gitmiyor.)

Tamamen yeni bir ekonominin şekillenmesi, Metaverse’in en devrimci vaadi. Zuckerberg de verdiği röportajda bunu biraz çıtlatarak, inşasına katkıda bulunmayı planladığı Metaverse’in yaratıcılar, içerik üreticileri ve geliştiriciler için aslında bir nimet olduğunu ima ediyor. Fakat yaptığı genel vurgu – yani şu ebedi büro lakırdısı – aslında bir tehlike işareti! Belli ki Zuckerberg kardeşimiz VR parıltısı üzerinden bir verimlilik yazılımı oluşturmaya çalışıyor; insanları bol bol çalıştırarak tabii ki! Olur da Metaverse bir şekilde kurulursa, ona dönük esas tehdit küstah ve otoriter Zuckerverse’den değil, Zuckerberg’in kafasındaki o saçma Suckerverse’den [Asalak-evren’den] gelecek gibi görünüyor.

kaynak: wired / çevirgen: kromozom #0

Gönder gitsin