popkült

dedim olamayabilir, ibo’ya konan kelebek, bir gazoz’a yenileceksiniz… // sevil ainsley

2021 yılında bu topraklarda şu kültürel hegemonya denen cenk meydanında seküler mahalle adına yaşanan en afili zaferler nelerdi diye sorulsa, kesinlikle “ebrarlı” kadın voleybol milli takımının devlet parçacıklarına attığı tokat ve mete gazoz adlı gencecik bir ok sporcusunun şampiyonluğu ile yine devlet parçacıklarına attığı şaplaktı derim. fakat işin ironik ve daha da keyif veren tarafı, ne kadın voleybolcuların ne de mete gazoz’un yaptıkları şeyi devlet parçacıklarını tokatlamak için yapmamış olmaları… onlar işini yaparken devlet parçacıkları çok fazla ayak altında dolaştıkları için ağızlarının ortasına tokadı yiyiverdiler, hem de tokadı atanlar farkında bile değilken…

2021 yılında bu topraklarda şu kültürel hegemonya denen cenk meydanında seküler mahalle adına yaşanan en afili zaferler nelerdi diye sorulsa, kesinlikle “ebrarlı” kadın voleybol milli takımının devlet parçacıklarına attığı tokat ve mete gazoz adlı gencecik bir ok sporcusunun şampiyonluğu ile yine devlet parçacıklarına attığı şaplaktı derim. fakat işin ironik ve daha da keyif veren tarafı, ne kadın voleybolcuların ne de mete gazoz’un yaptıkları şeyi devlet parçacıklarını tokatlamak için yapmamış olmaları… onlar işini yaparken devlet parçacıkları çok fazla ayak altında dolaştıkları için ağızlarının ortasına tokadı yiyiverdiler, hem de tokadı atanlar farkında bile değilken…

Yüce devletimiz tam da lgbtq bireylere mehter marşıyla savaş açmış, başka bedenleri fethetme galeyanıyla tükürükler saçmaya başlamış, kadın sporcuların giyimine kuşamına höt zöt yapmaya başlamıştı ki, kadın voleybolcuların uluslararası turnuvalardaki –aslında uzun zamandır elde ettikleri fakat yeni yeni görünür olan– zaferleri geliverdi. Normal şartlar altında ve kültürel kompleksi olmayan bir devlet bu zaferleri de kendi hanesine yazdırıp yoluna devam edebilirdi, fakat bizim kültürsüz patatesler bu şansı kaçırdılar, iyi ki.

Mete Gazoz hikayesi de çok eğlenceli… Neo-Osmanlıcı karşı-hegemonik ataklarla okçuluk sporunu bir milli-muhafazakar alan haline getirmek için bu kadar debelendikten sonra okçuluk alanında çıkan şampiyonun devletin kafasındaki okçu imajının tam tersi olması tam bir … hmm siz nasıl diyoğ … faciaydı. Devletimiz şöyle kolunda tuğra dövmeli, çember sakallı bir koçyiğidin şampiyon olmasını ah nasıl da isterdi. Fakat hayat işte, gencecik, son derece seküler, aşırı zeki ve okunu hedefe ulaştırdığında son derece elegant ve tamamen kendine özgü hareketini yapıveren Mete Gazoz, yine sadece işini yaparak ve sadece kendisi gibi davranarak milli-muhafazakar kültürel hegemonya makinesinin çarkına çomağını sokuverdi.

Bundan sonrası daha da eğlenceli, fakat biraz da karmaşık… Devreye kapitalizm giriverdi tabii; Ebrar ve Mete Gazoz birer reklam yıldızı oluverdiler. Şirketlerin devlete pek çok anlamda bu kadar mahkum olduğu bir dönemde bunun ilk anlamı, devletin milliyetçi-muhafazakar-mukaddesatçı-neoOsmanlıcı-falanfilancı ideolojik saldırısının ağır bir hezimetle sonuçlandığıydı. Tarikatlara, vakıflara, dandik Osmanlıcı kültür projelerine, cyberturancı dizilere, bakanlık fonlarına ve bu kadar güce rağmen yine olamadı; özetle bu sefer spor alanında gerçekleşen bu hegemonya savaşını sekülerlik kazandı.

umutsuz kontra-atak: ibo’ya kelebek kondurmak

İlk bakışta bunlarla doğrudan ilişkili görülmeyebilir fakat İbo’ya konan kelebeğin “elidor’un ebrarı”na karşı “pantene’in ibosu”nu ortaya sürmekle bir bağlantısı varmış gibi de gelmiyor değil. Bu işlerin nasıl işlediğini az çok biliyorsak, İbo’nun aldığı altın kelebek ödülünün “epey yüklü bir bağış” karşılığında verildiği kesin. Gelgelelim, mafyatik hikayelerden kadına karşı şiddete uzanan epey kirli bir geçmişe sahip İbo gibi bir “karakter”e, hele ki böyle bir dönemde, bu ödülü vermek için gerçekten şuursuz olmak gerekiyor.

İşin daha da tuhaf boyutu, devletin elinde bu türden kontra-ataklar için kala kala bir “kürt” vatandaşın kalmış olması… Koskoca devletin popüler kültür denen bu uçsuz bucaksız topraklarda kendi makbul vatandaşlık tanımına eksiksiz uyan bir tane bile figür bulamamış olması hem ilginç hem de tükenişi gösteriyor. Tamam, İbo genel olarak makbul vatandaş kategorisine uygun bir figür olarak görünüyor ama devletin egemen propaganda aygıtının diline bakıldığında bu türden şekilli ödüllerin en azından bir “türk”e verilmesi daha güçlü bir yumruk olurdu! Heyhat, ellerinde kalmamış…

kültürel girdaplar ve radikal girdapçıklar

Kültürel hegemonya mücadelesi günübirlik savaşlarla yaşanmaya devam ederken, siyasal alanda olduğu gibi pop-kültür alanında da iki büyük girdap oluşmuş durumda. Girdaplardan biri olan ve devlet eliyle sürekli beslenen “muktedir-girdap”, devletin bütün ekonomik ve kültürel aygıtlarını bahsettiğimiz milliyetçi-muhafazakar-mukaddesatçı-neoOsmanlıcı-cyberturancı-falanfilancı bir ideolojik dünya kurmaya seferber etmiş durumda. Bu girdap kadar imkana “henüz” sahip olmayan fakat ülkenin genel ideolojik tahterevallisinden gücünü alan “anaakımmuhalif-girdap” ise devletin muktedir-girdabına karşı oluşan alternatif girdapçıkların çok güçlenmemesi ve bu girdapçıkların “hizaya” getirilmesi misyonunu da üstlenerek alanını genişletmeye çalışıyor.

Ana girdapların dışında kalan kıyıdaki köşedeki radikal girdapçıklar bütün o voleybol spectacle’ından “ebrar”ı öne çıkarmaya çalışırken, anaakımmuhalif-girdap ise bütün olup bitende “Atatürk’ün kızları”nı (ve Mete Gazoz’da da “Atatürkçü gençliği”ni) görüyor. İşin biraz arka planına bakıldığında ise, bu iki ana girdabın mücadelesinin aslında bir sağ-ANAP ile sol-ANAP mücadelesi olduğu görünüveriyor.

Mevzunun şirketler kısmında ise her zaman olan şey oluyor: şirketler kültürel alanda karşılık bulan her ne varsa kendi meşreplerine, hedef kitlelerine, reklam departmanlarının kurnazlığına ve bahsettiğimiz bu iki devasa ana girdapla olan ilişkilerine göre “sosyal sorumluluk” üstleniyorlar ya da “marka yüzleri” yaratıyorlar. Onlar ekmeğindeler özetle…  Nihayet, radikal girdapçık üyeleri açısından bütün bu toz bulutundan ana girdaplara kapılmadan ve kendi savundukları imajları ve özneleri de fetişleştirmeden yola devam etmek gerekiyor. Ebrar’ın ve Mete Gazoz’un varlığı bile güzel ve kültürel/sportif alan ana girdapların son derece güçlü etkilerine karşın böylesi merkezkaç figürler üretmek konusunda her zaman olduğu gibi gayet başarılı… Özetle: dedim olamayabilir ve bir gazoz’a yenileceksiniz…

Gönder gitsin