-
lotte laserstein’ın neredeyse hiç bilinmeyen eseri “stüdyomda” neden 20. yüzyılın en iyilerinden biridir // christopher p. jones
otte laserstein’ın 1928 tarihli yağlıboya resmi “stüdyomda” bana göre 20. yüzyılın en ihtişamlı resimlerinden biri ve çok az bilinen bir resim olmasına rağmen son dönem sanatının en iyi eserleri arasında sayılmayı hak ediyor. nedenini anlatayım.
-
zanat-atak #1: kim bu bansky? // martha kılıç
ingiliz grafiti sanatçısı ve uluslararası muzip şahsiyet banksy, hiçbir yerde kendini göstermeyerek ve hiçbir açıklama yapmayarak, bir yandan büyük ölçüde anonim kalırken dünyanın en tanınmış sanatçılarından biri olmayı başardı. peki, kim bu bansky?
-
bir editör tam olarak ne yapar? editörün rolü zaman içinde nasıl değişti? // lynn neary
harper lee'nin tespih ağacının gölgesinde adlı kitabı bu yılın başlarında yayınlandığında, okuyucular lee'nin bu çok beklenen "ikinci kitabının" aslında daha sonra çok sevilen bülbülü öldürmek'in ilk taslağı olduğunu öğrendi. lee, editörü tay hohoff'un tavsiyesi üzerine kitabın bu ilk versiyonunu radikal bir şekilde revize etti. bu bizi meraklandırdı: editörler okuduğumuz son kitabı ne kadar şekillendiriyor?
-
amerikan toplumunun nazileştirilmesi̇ ve şiddet belası // henry giroux
Neoliberal kapitalizm şiddeti basitçe benimsemekle kalmaz, kendini meşrulaştırma ve yeniden üretme biçiminin temelini oluşturur. Kapitalizm doğa yasalarının bir parçası değildir ve kamusal hayal gücünü yıkmak, eleştirel düşünceyi baltalamak ve ekonomik faaliyeti sosyal maliyetlerden ayırmak için süregelen bir çabanın ürünüdür. Devasa sağcı propaganda makineleri kültürü ve ikna aygıtlarını askerileştirmiştir. Modern Cumhuriyetçi Parti için fikirler üzerindeki mücadele, sosyalist bir demokrasiye tutku duyan kitle bilincinin her türlü kalıntısını depolitize etmek, çocuklaştırmak ve yok etmek için hızlandırılmış bir savaş haline gelmiştir.
-
habermas nihayet çevrimiçi oldu // jeff jarvis
kamusal alan kuramlarının önde gelen teorisyeni jürgen habermas, internetten ilk kez 2006 yılında, sadece bir dipnotta bahsetmiş ve ağı "milyonlarca parçalanmış sohbet odası" olarak nitelendirmişti. pek çok kişi aradan geçen yıllarda habermas’tan daha fazlasını bekledi. nihayet, yakın zamanda yayınlanan ve çevrilen bir makalesinde habermas internet ve onun kamusal söylem üzerindeki etkisi üzerine düşünüyor.
-
sadece mor insanlar çizip buna çeşitlilik diyemezsiniz // meg robichaud
pekâlâ. şöyle bir şey var. kendi önyargınızı anlamak zordur. kesin olarak bildiğimiz tek şey, her ne ise, muhtemelen ne olduğunu bilmediğimizdir. bir tür siz görene kadar göremezsiniz -bu sizin kör noktanızdır, soğuk ve çıplak bir şekilde, tam da herkesin görebileceği bir yerde durur- bir tasarım kararından bir diğer tasarım kararına geçerken omzunuzda keyifli keyifli oturur. bu yüzden çok düşünceli olmaya çalışırsınız -ya da en azından aşırıya kaçan bir şekilde titiz davranırsınız- ve bir yandan da kendinizi sürekli olarak bir uyanışa hazırlarsınız.
-
peaky blinders’ın dünyasında makyavelizm // ethan paczkowski
birmingham'ın zalım adamı thomas shelby'nin filozof niccolò machiavelli'den öğrendikleri
-
dijital ekososyalizm: büyük teknoloji şirketlerinin gücünü kırmak // michael kwet
büyük teknolojinin küresel eşitsizliğin kökleşmesindeki̇ rolünü artık görmezden gelemeyiz. dijital kapitalizmin güçlerini̇ azaltmak için ekososyalist bir dijital teknoloji̇ anlaşmasına ihtiyaç var.
-
Squid Game’deki insan doğası hakkında 5 çarpık görüş // Chris Laverne
Hwang Dong-hyuk’un Squid Game’i için hayatta kalma temelli korku türünün şaheserlerinden biri diyebiliriz, çünkü dizi insan doğasını bir dizi farklı bakış açısı ve kişilik tipi üzerinden karanlık ve serinkanlı bir biçimde incelemeyi başarıyor. Burada dizideki beş temel karakteri ele alacak ve bu karakterlerin insanlık ve kolektif doğamız açısından neleri ortaya koyduğunu inceleyeceğiz. Diziyi henüz izlememiş ya da bitirmemiş olan okurlara “spoylır” uyarımızı bir daha yapayım. Başlayalım!
-
şiddetin eleştirisi // walter benjamin
fan kılap üyesi olduğumuz “öz ve kabuk” e-jurnalden walter benjamin’in “şiddetin eleştirisi” metninin fırından daze çıkan çok şık çevirisini paylaşıyoruz. abdurrahman aydın’ın el emeği göz nuru!