popkült

Dave Chappalle hakkında konuşmalıyız // Tim Wise

Dave Chappelle’in Netflix Özel Programı’nda sergilediği stand-up şovu ortalığı epey karıştırdı. Özellikle de LGBTQ bireyler hakkında yaptığı –ve şovunun hatırı sayılır bir kısmını oluşturan- sert ve radikal espriler protestoların hedefi oldu. Peki, Chappelle trans-karşıtı bir yobaz mı? Öyle olduğunu düşünmüyorum. Yine de Dave Chappelle hakkında konuşmalıyız…

Aslında Dave Chappelle hakkında yazma niyetinde değildim.

Chappelle’in Netflix özel şovu üzerine pek çok kişi yazıp çizdi ve bütün bu söylenenlere ekleyecek pek bir şeyim de yok. Fakat sonra yazmaya karar verdim.

Yazacaklarımın kimseyi pek tatmin etmeyeceğine emin olsam da yazacağım işte.

Belki de tam da bu nedenle söyleyeceklerimin bir ederi vardır – tam da Dave ya da onun en son işi üzerine ne basitçe bir savunma ne de bir kınama ile yetinmeyeceğim için.

İlk olarak, Chappelle’in saf yetenek açısından bütün zamanların en iyi komedyeni olduğunu düşünüyorum. Şu Netflix özel şovunda olanlar da bu düşüncemi değiştirmedi.

Bununla birlikte, Dave’in LGBTQ topluluğa – özellikle de trans dostlara – yöneltilmiş esprilere tuhaf bir biçimde takmış olduğu ve bu espriler nereye dokunursa dokunsun amacının herhangi birine zarar vermek olmadığını ispatlamak konusunda da fazlasıyla çaba sarf ettiği ortada.

Hani derler ya, bir espriyi açıklamanız gerekiyorsa o espri artık komik olmaz. Ya da belki de komik olur, fakat gerekçe ne olursa olsun çok sayıda insanı tam doğru yerinden yakalayamaz işte.

Her halükarda şu soru akıllara geliveriyor: bu espriler bunca şeye değer mi?

Chappelle esprileri açıklamanın bir zaman kaybı olduğuna inananlardandı – ve haklıydı da.

Yıllar yıllar önce Chappelle bir televizyon şovunu bitirip çıkarken – ki o şov halen daha televizyonda yayınlanmış en komik şeylerden biridir – kendisine yöneltilen bu son soruya verdiği cevap “hayır” idi, hem de espri ne kadar aşırı harika olursa olsun.

Beyaz dostlar espriyi anlamıyorlardı – yani, durum bizden kaynaklanıyordu.

Nihayet, iki sezon sonunda, Dave siyahi insanların beyazlara dönük algılarıyla dalga geçen skeçler yapmaktan giderek rahatsız olur hale geldi; beyaz dostların pek çoğunun bu esprilerin aslında siyahi insanlar hakkında olduğunu düşündüğünün farkındaydı tabii.

O da sonunda sittir et diyiverdi. Hiçbiriniz beni anlamıyorsunuz. Ben gidiyorum.

Dave sahnede yaptığı tazminat skecinin ya da ırkçı bir hakareti tekrarlamadan soyadının telaffuz edilemediği aile ile ilgili skecinin aslında ne anlatmaya çalıştığını açıklamak üzere bir saatlik özel bir gösteri falan da yapmadı.

Yine, içselleştirilmiş baskının bir temsili olarak Clayton Bigsby hakkında daha ayrıntılı bir yorum sunup da, buradaki esprinin aslında beyaz üstünlüğü düşüncesinin hedeflerini de kirletecek denli güçlü olduğuna dönük komik bir örnek üzerinden beyaz dostlara nanik yapmakla dair olduğunu falan da açıklamadı.

Ne dedi biliyor musunuz? Niyetimin anlaşıldığını pek düşünmüyorum. Belki de sorun bendedir, belki de siz hepinizdedir (muhtemelen hepinizde), fakat hangisi olursa olsun başka işler yapma zamanı ve sizlerle orada görüşürüz.

Eğer benim yaptığım komediyi yanlış anlamaya devam ederseniz, bu insanları – benim insanlarımı – incitir ve ne paranız ne de kahkahanız buna değmez.

Fakat şimdi, Dave sürekli bir şeyler açıklıyor ve bu işleri daha da kötüleştiriyor…

Aynı yaklaşımı burada da uygulamak ve belki de LGBTQ dostların sadece onu anlamıyor olduğu düşüncesiyle kendini rahatlatmak yerine, giderek daha da üsteliyor.

Bütün söyledikleri ise “transgender bireyler ile bir sorununun olmadığını” kanıtlamak için.

Aslında bu türden bir beyan belirli bir toplumsal kesim ile müttefikliği göstermek açısından tuhaf bir yol, ve bu türden sözler başkaları hakkında dile getirildiğinde aslında her şeyi sıçıp batırmış oluyorsunuz.

Misal, “Benim siyahi insanlarla ya da Meksikalılarla ya ad Yahudilerle sorunum yok” dediğinizde, çoğu kişi bunlar ile bir sorununuz olduğundan kuşkulanacaktır, bu işler böyledir.

İnsanlarla hiçbir sorunu olmayan insanlar bunu söyleme gereği duymazlar, çünkü o diğer insanların böyle düşünmesini sağlayacak herhangi bir tutum sergilemiş değillerdir.

Mesela ben hayatımda hiçbir zaman “benim sağır bireyler ile bir sorunum yok” demedim.

Demedim çünkü sağır bireylerin aksini düşünmesini gerektirecek herhangi bir şey söylemedim ya da yapmadım.

Asla anlaşılmamanın bu en iyi yolunun halen daha varlığını sürdürmesi tuhaf şey.

Bütün bu karmaşaya dair talihsiz olan şey ise, Chappelle’in üzerine komedi yapabileceği aslında bir sürü şeyin daha olması – ki Chappelle de komik bir adam.

Yahu, şu beyaz LGBTQ dostların zaman zaman siyahi kuir dostlar da dahil siyahi topluluk pahasına kendi beyazlıklarını nasıl harcadığını biraz kurcalasa bile LGBTQ meselelerini konuşurken de komik olabilirdi.

Böyle yapmış olsaydı, dışlanmış bir grubun üzerine çullanmak yerine sadece yüzeysel bir şekilde kuirleri hedefine almış olacaktı.

Yine bu türden bir girişim, siyahi ve kahverengi tenli trans dostların kendilerini değer verilmiş bireyler olarak görmelerine bir alan açacaktı; transların aslında var olmadığına ya da trans ya da gey olmanın doğası gereği beyaz bir şey olduğuna dair söylemlerin onları silmesine yardımcı olunmayacaktı.

Benzer şekilde, neden bazı insanların siyahi-karşıtlığının krizinden daha çok LGBTQ hassasiyetleri ile ilgilendiği konusunu– ve muhtemelen sadece Chappelle’in üzerine espri yapabileceği bir şekilde – biraz daha kurcalamak kafa açıcı olacaktır.

Fakat Dave hemen ardından birdenbire doğrudan topumsal cinsiyet kimliğine yöneliverdi ve işler tam da buraya rayından çıktı.

Chappelle ırk konusunda ne kadar derinliğe sahipse, toplumsal cinsiyet kimliği konusunda o kadar yüzeyseldi.

Dave Chappelle ırktan bahsettiğinde, bugüne kadar yaşamış olan bütün komedyenlerden daha komik ve bütün akademisyenlerden daha zeki şeyler söylüyor.

Fakat toplumsal cinsiyet kimliği üzerine konuştuğunda ise, sanki Google kullanmayı bile bilmeyen biriymiş gibi görünüyor.

Şayet Google kullanmayı bilseydi, muhtemelen kendisinin son zamanlarda birlikte işler çıkardığı yakın dostu Daphne Dorman’ın doğrudan varoluşunu yok saymaya ilişkin olmasıyla nam salmış bir yaklaşımı (trans-dışlayıcı radikal feministler) aklına getirir ve kendisinin “TERF ekibinden” olduğu gibi bir şey söylemezdi.

Gerçek TERF ekibine göre, Daphne, erkek ayrıcalığını “bir erkek olarak kendisinin” üzerinde hiçbir iddiasının olmadığı bir kimliği gasp etmek adına kullanan etek giyen bir adam, bir tür yırtıcı hayvan ve kesinlikle bir kadın düşmanıdır.

TERF ekibinin Dave’in yakın dostu Dorman gibi trans kadınlar ile ilgili tipik düşüncesi tam da budur.

Yine, Chappelle’in yaptığı gibi “toplumsal cinsiyet bir olgudur” demek de TERF argümanını tamamen tersinden anlamaktır.

Toplumsal cinsiyeti eleştiren feminizmin bütün meselesi, toplumsal cinsiyetin bir olgu OLMADIĞI, aksine ataerkilliği sürdürmek adına söylenen toplumsal olarak imal edilmiş bir yalan olduğudur.

TERFler açısından, trans erkekler aslında kendilerinden nefret ettiği düşünülen lezbiyenlerdir. TERFler temsili kimlik ile karıştırmakta ve trans erkeklerin birer erkek olduğunu çünkü ataerkilliğin kadınların kendilerini geleneksel olarak dişi biçiminde sunmaları gerektiğini söylediğini kabul ederler. Aslında toplumsal cinsiyeti tamamen reddetseler epey rahatlayacaklar gibi görünüyor.

Yine, trans kadınların da kendilerinin de aslında onlardan olduğu gey erkeklerden nefret ettiğini söylerler. Burada yine temsil ile kimliği karıştırmakta ve trans kadınların aslında kadın olduğunu çünkü ataerkilliğin onlara erkeklerin ve kadınların nasıl görünmesi ve davranması gerektiğini dayattığını kabul ederler. Trans kadınlar eğer dişil görünüyor ve davranıyorlarsa, TERFlere göre onlar kadındırlar, böylece hatalı kategorileştirmelere düşmüş olurlar. Yine aslında toplumsal cinsiyeti tamamen reddetseler epey rahatlayacaklar gibi görünüyor.

Dave Chappelle’in şu TERF ekibi mevzusunda daha da derine inmesini falan istiyor değilim. Dediğim şey şu: Eğer bu türden bir gruba bağlılık beyanında buluyorsanız, kiminle aşık attığınızı ve o grubun neye inandığını bilmeniz gerekiyor.

Aksini yapmak ise, özellikle de Dave gibi komedi açısından fazlasıyla bilgili fakat diğer konularda ansiklopedik bilgiyle sınırlı biriyseniz kulak tırmalayıcı olur.

Dave Chappelle bundan çok daha fazlası; daha komik ve saha zeki bir adam.

Fakat bu türden bir işe girişmek, açıkçası, ortaya bir yumruk sallamaktan ya da kendini jargon zabıtasının hedefi olarak sunmaktan daha önemli.

Sebebi ne olursa olsun – ve burada sadece Chappelle’den değil, Bill Maher ve Joe Rogan ve belirli bir yaşa gelmiş çok sayıda erkek komedyenden bahsediyorum – iptal/linç kültürü ve herhangi bir sonuca yol açmaksızın dalga geçebildiğiniz insanlar ile ilgili sahneler yapmak son derece yaygındır.

Muhtemelen bunun nedeni, bu komedyenlerin iyice isim yapmış olmaları ve hiçbir şeyi umursamama lüksüne sahip olmalarıdır. Me Too hareketinin patlak vermesinden önce tecavüz esprileri de yaygın şekilde yapılıyordu mesela. Bu espriler o zaman dakomik değildi, şimdi de değil, fakat yapabiliyorlardı işte.

Yine eminim ki bazı çok komik komedyenler gey erkekler hakkında konuşurken yaptıkları komediyi desteklemek adına iki kere düşünmek ve belki de biraz karınlarından konuşmak zorunda kalmaktan rahatsızdırlar.

Fakat bu, komedi öldü anlamına gelmiyor.

Bunun anlamı, dünyanın kendisini hiçbir şeyi verili olarak yaşamayan insanların insanlığını tanımak üzere açıyor oluşudur. Peki, bu süreç tamamlanana dek herhangi bir konuda komiklik yapmak mümkün olacak mı?

İyi komedyenler açısından evet, onlar bunu yapabilirler. Dave Chappelle de kesinlikle onlardan biri.

Dave Chappelle’i seviyorum. Trans arkadaşlarımı da seviyorum. Ve her ikisi adına da korkuyorum: Dave için cebinde ne kadar parası olursa olsun Amerika’da yaşayan bir siyahi olduğu için ve trans arkadaşlarım için de ırkları ne olursa olsun yaşamları ve gururları günaşırı tehdit edildiği için korkuyorum.

Kimseyi incitmek istemediğini söylediğinde Dave Chappelle’e kesinlikle inanıyorum – ve yaptığı komedi nedeniyle trans dostlardan nefret etmesinin SORUN OLMADIĞINI düşünen insanlar tarafından hakaretlere ve küfürlere maruz kalacağına da inanıyorum; yine, acı gerçek olduğunda niyetin ne olduğunun önemli olmadığını biliyorum.

Irkçılık konusunda böyle diyoruz ve ciddiyiz.

Bu konuda da böyle demek zorundayız.

Son olarak, Atlanta Braves takımına gelelim…

Dodgers ile Braves’in Ulusal Lig Konferans Serisi’nin ilk maçında karşı karşıya gelişlerini ve Atlanta’daki stadyumun tribünlerinin plastikten yapılma Yerli Amerikalı savaş baltalarını sallayan Braves taraftarlarınca doldurulmuş olduğunu gördüğümde de böyle hissettim işte – Bu tribün şovu, on binlerce Braves taraftarının en ufak bir fikrinin olmadığı şekilde yerlilerin köleleştirilmesini simgeleyen bir nesneyi kullanıyordu aslında.

Bu taraftarlardan herhangi birinin maçtan sonra gidip de otoparkta bir Yerli kadına saldırıp saldırmamasının bir önemi yok.

Bu taraftarlardan herhangi birinin kimseyi incitmek istemiyor oluşunun bir önemi yok.

Yapılan şey, muhtemelen sadece yerli halklar açısından incitici değil, aynı zamanda daha iyi şeylerin mümkün olduğunu düşünen geri kalan bizlerin buna yeter demesi açısından da kritiktir. Doğru düzgün insanlar orada bunu durdurup “Bakın, bu yaptığınız şey oyundan keyif almam için gerekli bir şey değil” demelidir.

Dalgalanma hareketini yapabiliriz, avazımız çıkana kadar bağırıp çağırabiliriz ya da yeni bir gelenek başlatabiliriz.

Nihayet, mesele Dave Chappelle’in trans-karşıtı bir dar kafalı olup olmadığı meselesi değil. Olmadığına adım gibi eminim.

Yine, Chappelle’in son şovunun LGBTQ topluluğundaki insanlara karşı şiddeti doğrudan kışkırtıp kışkırtamaması da değil mesele. Muhtemelen böyle bir şey olmayacaktır, özellikle de bu kadar çok sayıda yorumcu ve siyasetçi kendi dar kafalılıkları konusunda bu kadar ortaya ortaya konuşup dururken.

Transofobikler ve heteroseksistler içlerindeki nefreti kusmak için komedyenlere ihtiyaç duymazlar. Kiliselerindeki papazlar onlara yeter. Ya da aileleri.

Fakat Chappelle bir canavar olsun ya da olmasın – ki ben olduğu fikrine kesin şekilde karşıyım; komedyenler dahil hepimizin kendine şunu sorması gerekiyor: Söylemek üzere olduğum şey halihazırda yükleri omuzlarının kaldırabileceğinden çok daha ağır olan insanların incinmesine yol açar mı?

Evet, bir komedyenin işi komik olmaktır. Bir beysbol takımı taraftarının işi de takımını oynarken coşkuya getirmektir.

Fakat birer insan olarak bizim görevimiz de birbirimize nazik davranmak ve kendi takımımızdan olmayanları incitecek şeyler konusunda özenli davranmaktır.

Sadece bir şakayı kimin kaldırıp kaldıramadığı, kimin anlayıp anlayamadığı ya da insanların aşırı hassasiyet gösterip göstermediği üzerine düşünmemiz değil, aynı zamanda başkalarının sırtlarına basmadan da en az o kadar komik ve en az o kadar keyifli nasıl olabileceğimiz üzerine de düşünmemiz gerekiyor.

kaynak: vulture / çevirgen: kromozom #0

Gönder gitsin