sanatsepet
-
dehrbarankahraman
-
thomas demand: gerçekliği paranteze almak // vanessa beecroft
Performatizmin çığır açıcı terminolojisine tercüme ettiğimizde, teist sanatçı Demand’in, söylemi onu bir gerçek-dünya nesnesi olarak tanımlanabilir kılmak için gerekli olan en minimal/asgari özellikler dışındaki bütün özelliklerden mahrum bırakarak, işaret-nesne ya da iç çerçeve düzeyinde söylemi tıkadığı/dışarıya kapattığı söylenebilecektir.
-
ursula le guin’in eserleri nereden besleniyordu? // philip w. scher
ursula k. le guin’i bundan dört yıl önce, 22 ocak 2018’de bu dünyadan uğurladık. le guin üzerine ne yazılsa az. bu dünyadan ışınlanmasından bugüne kadar le guin’in feminizmden bilimkurguya kadar çok sayıda alanda yaptığı katkılardan ve insan toplumu ve devletlere dönük eleştirel ve güçlü ilgisinden pek çok yerde bahsedildi. biz başka bir şeylerden bahsedelim: ursula le guin’in eserleri nereden besleniyordu?
-
delordu müsamere komutanlığı // kerem batumlu
“ankara yine şaşırttı. bozkırın ortasında, betonun ortasında, herhangi bir kazanç, bir geri dönüş beklemeden, inadına inadına beste yapıyorlar. hiçbir yapımcının dönüp bakmayacağı, hayatta satılmayacak şarkılar. hepsi de kolombiya’dan bilmemkim geldi diye araf’ta toplanmışlar. kimse dinlemez diye rafa kaldırdıkları şarkılarını çalıyorlar.”
-
bir karakterin anatomisi: gustave h.
hepimiz gustave h.’in ne kadar harika olduğunu biliyoruz ve sonuna kadar da arkasındayız ama… kendisi öyle pek mükemmel bir tip değil. gustave h.’i madam d.’nin mirasçıları gibi “duygusal olarak savunmasız, hasta yaşlı kadınları avlayan acımasız bir maceraperest ve bir sanatçı müsveddesi” olmakla suçlayamayız, fakat o iyiliksever davranışlarının altında en azından kısmen bir bencilliğin olmadığını söylersek de yalan söylemiş oluruz.
-
edebi sadakat // john cowper powys
Neden kendimize yalan söylemeye çalışalım ki? Her zaman alnımızda esen bu özgürleştirici havayla birlikte yaşayamayız. Bizden önceki anne-babalarımız ve bizden sonraki çocuklarımız gibi aydınlık olmayan saatlerin sorumluluğunu taşımak zorundayız. Ruhlarımızı “eski usullerin” heyecanlandırıcı tecellisine yol açan dokunuşun, kısa bir bakışın, sözcüğün, jestin bizlere belirlenmiş saatinde geri dönmesine yeterince hazırlayabilirsek, mirasımıza layık olmayan kişiler olarak da görülmeyeceğiz.
-
radyo 7/6 durur mu, o da kafa iznine çıkıyor! ve yaşasın sekiz mart!
hakiki tosun paşa hasım yayın e-jurnal ekibinin tam kadro on günlük kafa iznine çıktığı haberini alan radyo 7/6 çetesi bir dakika bile durmuyor ve aynen on günlük kafa iznine çıkıyor! onyedi mart’ta stüdyosuna dönüp onsekiz mart’ta ankara araftafaray’da ve ondokuz mart’ta istanbul kadıköy motto sahne’de gerçekleşecek ilk fess!-projekt sahnesine geri sayıyor…
-
punch dergisi her şeyi nasıl değiştirdi? – illustration chronicles
punch dergisinin bıraktığı mirası görmezden gelmek kolay değil. 1841 yılından 2002’ye dek bu dergi britanya’da süregiden yaşama hiciv ve eleştiri ile ışık tuttu. punch, mizah, illüstrasyon ve siyasi tartışmaları taptaze ve radikal bir özgünlükle sayfalarına taşıdı. hiciv ve mizah yayıncılığında batı dünyasının tamamını etkilemekle kalmadı, illüstrasyon konusunda bir devrime imza attı. punch dergisinin yüzlercesini yayınladığı mizahi çizimler, bugün bizim karikatür dediğimiz şeyin de atasıydı.
-
solfasol müzikal dayanışma: can ırmak özinanır ve onur çığın
kardeşten öte yayın solfasol on numara bir iş yapıyor, müzikal dayanışma konserleriyle evleri uydulardan sekerek şenlendiriyor. “solfasol müzikal dayanışma” konserlerinde can ırmak özinanır ve onur çığın’ın keyifli performansına aynen bağlanıyoruz. ışınlan!
-
dostoyevski // john cowper powys
dostoyevski abimiz 1881 yılının 9 şubat'ında dünyamızdan ışınlandı; powys'un çok şık eleştiri yazısıyla selamımızı yolluyoruz: "Ruhani bir maceracı için, Dostoyevski’nin ilk kez keşfedilmesi, bir daha yaşanması muhtemel olmayacak gibi görünen bir şoktur. İnsan şaşırır, garipser ve hakarete uğrar."