-
nanikfesto #1 : inovatifler kapatılsın!
İnovasyon, artık tüm yeryüzü tarafından bir amentü, bir yönetici idea olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle de inovasyon-karşıtlarının bakış tarzlarını, amaçlarını ve eğilimlerini tüm dünya önünde açıkça ortaya koymaları ve o garabet İnovasyon masalının karşısına bir nanikfestoyla bizzat çıkmalarının tam zamanıdır.
-
sabotaj üzerine düşünceler: bizimki ve onlarınki // jeff shantz
Sabotaj! Bu kelime, tahrip ve yıkıma ilişkin imgeleri çağrıştırır. Sabotaj, büyük ölçüde, endüstriyel üretimi engelleyebilecek, ona müdahale edebilecek ya da durdurabilecek şekilde tıkama, tahrip etme, yavaşlatma, tavsatma ya da verimsiz kılmaya denk düşer. Kelimenin usulüne uygun anlamı ise belki de en güzel şekilde Dünya Sanayi İşçileri Konfederasyonu‘nun kullandığı bir ifadede dile getirilmiştir: Verimlilikten itinayla vazgeçilmesi.
-
edebi sadakat // john cowper powys
Neden kendimize yalan söylemeye çalışalım ki? Her zaman alnımızda esen bu özgürleştirici havayla birlikte yaşayamayız. Bizden önceki anne-babalarımız ve bizden sonraki çocuklarımız gibi aydınlık olmayan saatlerin sorumluluğunu taşımak zorundayız. Ruhlarımızı “eski usullerin” heyecanlandırıcı tecellisine yol açan dokunuşun, kısa bir bakışın, sözcüğün, jestin bizlere belirlenmiş saatinde geri dönmesine yeterince hazırlayabilirsek, mirasımıza layık olmayan kişiler olarak da görülmeyeceğiz.
-
hayalci hücre’nin dünyanın ilk tam pansiyon herşey dahil kitap lansmanları ankara ve istanbul’da ortalığı salladı
hayalci hücre yayın “kozadan çıkış şenliği” kapsamında 18 mart’ta ankara araftafaray’da ve 19 mart’ta istanbul kadıköy’de motto sahne’de özer uzun stand-up, el terrible tarantismo konser, kerem batumlu ve özer uzun kitap imzası, şakalar komiklikler, sohbetler muhabbetler, karşılaşmalar ve çarpışmalardan oluşan herşey dahil tam pansiyon kitap lansmanı etkinliklerini hava muhalefetine ve ufak tefek aksiliklere aldırış etmeden güle oynaya gerçekleştirdi.
-
hakiki tosun paşa tam kadro kafa iznine çıkıyor! ve yaşasın sekiz mart!
hakiki tosun paşa hasım yayın e-jurnal ekibi tam kadro on günlük kafa iznine çıkıyor. onyedi mart'ta sanki o deli deli şeyleri yapan onlar değilmiş gibi sessiz sedasız atölyeye geri dönüyor. anahtar paspasın altında (ketılı fişte unutmayın). si yu leytır! ve yaşasın sekiz mart!
-
rasta ve direniş // jeffrey d. howison
rasta, tarihsel ve politik boşluk içinde aniden ortaya çıkmamıştır. atlantik ötesi dünyada, siyahların günlük hayatının parçası haline gelen yüzyıllık direniş tarihinin bir ürünüdür. bu yolculukta karşımıza politik isyanlar, açık denizlerde ayaklanmalar, devrimci bireyler ve fikirler ve tabii ki siyah dünyasının politik mücadele ve kültürel ifadelerine tarihsel devamlılık kazandıran müzik çıkıyor.
-
nötron bombası insanlığı kurtaracaktır // aziz nesin
Kimileri, çağımızın en büyük mucizesi ve bütün uygarlığımızı kurtaracak nötron bombasının, insanları öldürdüğü için, kullanılmasına karşı gelmektedirler. Şunu unutuyorlar: Hem insanları öldürmeyecek hem de yapıları yok etmeyecek bomba başka ne … işe yarayacaktır? Bir bombayla, haşereleri öldürücü ilaç pompalarını birbirine karıştırıyorlar: Nötron bombası sinek pompası değildir.
-
hayalci hücre’den ortaya alevli başlangıç lansmanı!
"hayalci hücre” yayın hayatına özer uzun’un öyle ya da böyle “bir şekilde hayattayız” ve kerem batumlu’nun kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına kitaplarının ortaya alevli lansmanıyla başlıyor. 18 mart’ta ankara araftafaray’da ve 19 mart’ta istanbul kadıköy motto sahne’de özer uzun’un stand-up gösterisi, kerem batumlu’nun el terrible tarantismo grubunun canlı konseri, imza günü, söyleşi ve lansman dahil dünyanın ilk tam pansiyon her şey dahil kitap lansmanı için geri sayım başladı.
-
“hayalci hücre” kozadan çıkıyor!
hakiki tosun paşa hasım yayın e-jurnal’in canının parçası “hayalci hücre yayın” mart ayında altı kitapla kozadan çıkıyor!
-
odadaki filler // soner torlak
insanın en marazlı özelliği, görmezden gelebilme, yok sayabilme özelliğidir. bütün trajedilerinin değilse de, çoğunun temelinde de bu yatar. trajedi, üzerinize son hızla, düdüğünü çala çala bir tren gelirken, tren yolunda başka bir şeylerle meşgul olmak, oradan bir türlü ayrılamamak gibi bir şeydir. oradan ayrılmanız gerektiği ortadadır, trenin size çarpacağı ortadadır, çarptığında çok kötü şeylerin olacağı ortadadır. sonuçta tren çarpar, trajedi yaşanır. trajedinin yarattığı üzüntü, onun mukadder olmayışındandır. tren yolundan neredeyse son ana kadar kaçmak mümkündür ama sizin o an nasılsa daha “önemli” bir meşguliyetiniz vardır. son derece (tabiatıyla) insan-merkezli tasarlanan bilgisayarların komut karar menülerinde “kabul et” ve “reddet” butonlarının yanında bir de “yoksay” butonunun olması da aslında meselenin ruhuna uygun…