punch dergisi her şeyi nasıl değiştirdi? – illustration chronicles
punch dergisinin bıraktığı mirası görmezden gelmek kolay değil. 1841 yılından 2002’ye dek bu dergi britanya’da süregiden yaşama hiciv ve eleştiri ile ışık tuttu. punch, mizah, illüstrasyon ve siyasi tartışmaları taptaze ve radikal bir özgünlükle sayfalarına taşıdı. hiciv ve mizah yayıncılığında batı dünyasının tamamını etkilemekle kalmadı, illüstrasyon konusunda bir devrime imza attı. punch dergisinin yüzlercesini yayınladığı mizahi çizimler, bugün bizim karikatür dediğimiz şeyin de atasıydı.
Punch dergisinin bıraktığı mirası görmezden gelmek kolay değil. 1841 yılından 2002’ye dek bu dergi Britanya’da süregiden yaşama hiciv ve eleştiri ile ışık tuttu. Punch, mizah, illüstrasyon ve siyasi tartışmaları taptaze ve radikal bir özgünlükle sayfalarına taşıdı ve toplumsal tarihçiler açısından inanılmaz değerli bir kaynak haline geldi. Yüz altmış bir yıl boyunca, William Thackeray (1811–1863), P. G. Wodehouse (1881–1975) ve A. A. Milne (1882–1956) dahil pek çok ismin yazılarını yayınladı ve H. M. Bateman (1887–1970), Ronald Searle (1920–2011) ve Gerald Scarfe (d. 1936) gibi çok önemli illüstratörlerin çizimlerine yer verdi. Derginin on dokuzuncu ve yirminci yüzyılda yaşanan olayları ele almaya dönük tamamen kendine özgü bir tarzı olageldi. Hatta dergi zaman zaman bizzat olayların gidişatında pay sahibi oldu.
Punch dergisi, kuruluş yıllarında mizah, illüstrasyon ve siyasal tartışmaları taptaze ve radikal bir cesaretle bir araya getirdi. Dergi, altın çağını yaşadığı 1800’lerin sonunda, güçlenmekte olan orta sınıfların muhafazakar görüşlerini yansıtıyordu ve derginin sayılarını diplomatların, bakanların ve hatta kraliyet ailesinin kütüphanelerinde bulmak mümkündü. Batı dünyasında, Punch dergisi hicivin gelişimi açısından oldukça önemli bir rol oynayacaktı. İllüstrasyon alanında ise, doğrudan bir devrim yaptığını söyleyebiliriz.
17 Temmuz 1841’de ilk sayısını çıkarak dergi ilhamını o zamanın Paris merkezli popüler gazetelerinden alıyordu. Böyle bir dergi yayınlama fikri ise gravürcü Ebenezer Landells’ten (1808-1860) çıkmıştı. Landells Le Charivari adlı haftalık Fransızca hiciv dergisinin büyük hayranıydı ve bu derginin ahşap oymalarını kullanma biçimine bayılıyordu. Landells, benzer bir dergi çıkarmanın kendi eserlerini üretmek açısından da fazlasıyla verimli olacağını umuyordu. Fikir her ne kadar başka yerden kaynaklanmışsa da, Fleet Sokağı’nda bu dergiyi çıkaracak kadar para ve yetenekli insan vardı; en azından denemeye değer bir şey olacaktı.
1840’lı yıllarda Londra’nın Fleet Sokağı bu sanat sepet işleri açısından tam bir arı kovanıydı. Sokak sanatçı, gazeteci ve yayıncıların ürettikleri eserler, haberler ve kitapların uğultusuyla çalkalanıyordu. Skandallar, iflaslar ve vahşi karikatürler sıradan vakalardandı ve hiciv gazetelerinin sayfaları Gillray (1756-1815) ve Rowlandson’un (1756-1827) mirasına çok şey borçlu olan saldırgan karikatürlerle doluydu. Fakat bu türden işler kısa süre sonra tarihe karışacaktı. Kraliçe Elizabeth tahta henüz geçmişti ve hükümdarlığı süresince yeni bir ahlaki erdem çağını hayata geçiriyordu. Böylece Punch dergisi öne çıkıverdi; çünkü Viktoryen dönem insan tipinin sevdiği şekilde iştah açıcı ve bütünlüklü bir mizah vaat ediyordu. Derginin başarısı zamanla gerçekleşti fakat derginin kuruluş yıllarının hikayesini anlatmazsak olmaz.
Punch’ın ilk sayısının giriş yazısından bir illüstrasyon, 1941
Punch dergisinin ilk sayıları çizimlerden ziyade siyaset ile ilgiliydi. 1840’lı yıllarda dergi mizah ve illüstrasyonlarından daha çok radikal yazılarıyla meşhur olacaktı. Bununla birlikte, derginin her sayısında, derginin tam orta sayfalarındaki tam sayfalık hicivli çizimlerden oluşan “Punch’ın Karakalemleri” yer alıyordu. Bu sayfaların çizilmesi görevi her hafta başka bir illüstratöre veriliyor ve çizilecek şeyler de haftalık yayın kurulu toplantılarında bir yazarlar ve sanatçılar komitesi tarafından kararlaştırılıyordu.
İlk başlarda dergi için çalışan çok sayıda illüstratör vardı, ki bunlar arasında Kenny Meadows (1790–1874), Archibald Henning (1805–1864) ve Henry George Hine (1811–1895) özellikle öne çıkanlardandı. Bunların üçü de güzel sanatlar eğitimi almış yetenekli ve işinin ehli tasarımcılardı, fakat çıkardıkları işler o kadar da kayda değer işler olmayacaktı.
Punch’ın ilk zamanlarından iki illüstrasyon: “Punch’ın Karakalemleri”. Soldaki çizim (1841) A.S. Henning ve Ebeneezer Landells’e ve sağdaki ise (1843) H.G.Hine’ye ait.
İlk sayılar pek rağbet görmedi. Dergi okur çekmek için epeyce uğraştı ve okurların ilgisi ancak 1942’de Punch Almanağı adıyla yayımlanan yıllıktan sonra birdenbire artacaktı. Derginin talihinin yaver gitmesini sağlayan bir diğer olay ise, John Leech’i (1817-1986) ekibine katması olacaktı. Leech, derginin dördüncü sayısından itibaren kadrolu çalışmaya başladı ve eserleri de giderek derginin görünümüne ve tarzına damgasını vurur hale geldi. Leech, çizimleri derginin tarzına oldukça uyan çalışkan ve titiz bir illüstratördü. Punch’ta çalıştığı süre boyunca üç bin kadar çizime imza attı ve bizlere bugün bildiğimiz anlamda “karikatür” denen şeyi hediye etti. Leech’ten önce karikatürlere karikatür denmiyordu. O dönemde karikatürler sadece birer mizahi çizim olarak görülüyor ve adlandırılıyordu.
John Leech “Punch’ın Karakalemleri”, 1842
15 Temmuz 1843 tarihli sayının yayın kurulu toplantısında, o haftanın “Punch’ın Karakalemleri”nde işlenecek konu, o dönemde henüz inşa edilmemiş olan Westminster Sarayı’nda yer alması düşünülen duvar resmi tasarımına dair yaklaşmakta olan sergi olarak belirlenmişti. Yayın kurulu, bu serginin halkın parasının çarçur edilmesinden başka bir şey olmadığı düşüncesindeydi. O dönemde Londra tam da Charles Dickens’ın Londrasıydı; hastalıklarla, barakalarla ve işliklerle dolu bir yoksulluk şehri idi. Westminster için yarışan taslak tasarımların yer aldığı bir sergi, şehirde çözülmesi gereken bu kadar çok el yakan sorun varken gereksizce şaşaalı bir şey olarak görülüyordu. Sergide siyasetçiler de ev sahibi olarak yer alacaklardı ve Punch ekibi bu durumun elitlerin ne kadar da önemli olduklarını gösterip kutlamak adına bir araçtan başka bir şey olmadığını düşünüyordu.
Charles Dickens’ A Christmas Carol’ından bir illüstrasyon (1843); John Leech’in çizimi.
Bu temanın çizilmesi için Leech görevlendirildi ve Leech, bir grup yoksul ve pejmürde Londralının sergiyi gezerken çizecekti. Birbirine sokularak ayakta duran bu yoksullar kalabalığı devasa tablolar arasındayken ortam ile tamamen alakasız görünüyorlardı ve pek de rahat göründükleri söylenemezdi. Duvar resimleriyle ilgili biraz bilgisi olanlar, tamamlanmış taslak çizimlerin “karikatür” olarak adlandırıldığını bilir. Leech de bu çalışmasına bir isim koymak istediğinde, “Punch’ın Karakalemleri” ismini pas geçti ve onun yerine başlığa “Karikatür No.1 – Maddeve Gölge” adını verdi. “Karikatür” sözcüğünün kullanılması aslında serginin şaşaasıyla dalga geçiyordu ve oradaki yukarıdan bakan tavrı hicvediyordu. Bu eser yaygın şekilde beğenildi ve o sayıdan sonra artık Punch’ın orta sayfalardaki siyasi illüstrasyonlarına “karikatür” adı verilmeye başlandı. Punch karikatürlerinin popülaritesi bu sözcüğün yaygın şekilde kullanılmasını beraberinde getirdi ve Leecj de böylece tarihteki ilk “karikatürist” oldu.
John Leech, Karikatür No. 1 – “Madde ve Gölge” (15 Temmuz 1843)
Sonraki yıllarda Leech’in çalışmaları inanılmaz bir başarı kazanacaktı. Leech artık sadece Punch’ın illüstratörlerinden biri olarak değil, Punch’ın kendisi olarak görülüyordu. R.G.G. Price’ın A History of Punch [Punch’ın Tarihi] kitabındaki tarifiyle, “ilk başta Sanat metin karşısında önemsiz bir şey olarak görülüyordu, […] Kamuoyunun bir yayını ellerine aldığında ilk olarak çizimlere bakmasını sağlayan kişi Leech oldu.” Leech, insanların gidip dergiyi satın almasının sebebi haline gelmişti.
John Leech, karikatür No. 5 – “Sermaye ve Emek ” (12 Ağustos 1843)
Bütün bunları düşündüğümüzde, Leech’in popüler bir beyefendi haline geldiğine kuşku yok. Leech, genç yaşlarında ara sıra hapse girip çıkmıştı, bunun nedeni herhangi bir suç işlemiş olması değil, arkadaşlarının kefil olduğu senetlerini ödememeleriydi. Yazar Thackeray Leech hakkında şunları söylüyordu: “Bay Leech toplumu bir beyefendinin gözünden incelikle araştıran biridir.” 1864 yılında öldüğünde – ki sadece kırk yedi yaşındaydı – cebinde tek kuruş parası yoktu. Ne arkadaşları ne de ailesi kazandığı onca paranın nereye gittiğini bilmiyordu. Yılda 2000 Pound gibi göz alıcı bir para kazandığı düşünüldüğünde bu durum epey şaşırtıcıdır gerçekten de. Benjamin Disraeli onun ölüm haberini aldığında şaşırıp kalacaktı. Dönemin Maliye Bakanı (ve geleceğin Başbakanı) olan Disraeli, Leech’in en fazla tefe koyduğu kişilerdendi, fakat Disraeli onun işlerini yine de çok beğeniyordu ve Leech’in dul eşine en yüksek aylığın bağlanmasını sağlayacaktı.
John Leech, “Koruyucu Hayalet Bay Disraeli’ye Görünüyor” (1851)
Leech’in ölümünün ardından, Punch dergisi krize sürüklendi. Ekibin büyük kısmı Leech olmadan dergiyi sürdürmenin düşünülemeyeceği inancındaydı. Neyse ki Leech’in illüstrasyon alanındaki etkisi çok güçlüydü ve Punch’ın da yetenekler yetiştirmek gibi bir alışkanlığı vardı. Charles Keene (1823-1891) Leech’in mirasını sürdürmek konusunda son derece becerikli olduğunu kanıtlayacaktı. Degas ve Whistler gibi çizerlerden de etkilenmiş olan Keene’in çapraz taramalı illüstrasyonları Punch’ın tarihi boyunca yayınladığı en güzel eserlerden bir kısmını oluşturacaktı. Yine, John Tenniel de (1820-1914) Leech’in bıraktığı boşluğu doldurmayı becerecekti. Alice Harikalar Diyarında kitabının (1865) illüstratörü olarak tanınan Tenniel, Punch’ın Leech’ten sonraki en temel siyasi karikatürcüsü olacaktı.
John Tenniel, “Bir Aile Kavgası” (1861)
Fakat bu yeni nesil dalganın yaptığı hiciv, geçmiştekinden daha geleneksel bir hiciv tarzıydı. Bunun en iyi örneklerinden biri, Tenniel’in, Leech’in yirmi yıl kadar önce dalga geçtiği Westminster duvar resimleri için seçilenler arasında yer alması olacaktı. Bu noktada, Punch artık Düzen’e saldırmakla ilgilenmiyordu – Düzen’in kendisi haline gelmişti. Yaptığı mizah Britanya’nın yükselen orta sınıflarına hitap etmek üzere tasarlanmaya başlamıştı. O dönemde bu yeni karikatürler oldukça başarılı bulunuyordu fakat bugünün standartlarıyla düşünüldüğünde, pek çoğu edepsiz ve tatsız tuzsuz görünecektir. Aptal kadınlar, akılsız uşaklar ve mankafa İrlandalılar Punch’ın tipik hedefleriydi ve bu vahşi klişeler, Britanya İmparatorluğu’nun varlığını sürdüreceğine dönük inanç ile uyum içindeydi. Punch, bir zamanlar dalga geçtiği kendini beğenmiş züppe yöneticilere benzemişti.
Sonuç olarak, harika olanlarından dangalakça olanlarına kadar bu karikatürler, toplumsal tarihçiler açısından muazzam birer kaynak haline gelmiş durumdalar. Punch dergisi, yüz altmış bir yıllık serüveni boyunca Britanya mizahının değişen yüzünü sayfalarında kayda geçti ve Britanyalı kimliğinin oluşmasında merkezi bir role sahip olageldi. Punch’ın illüstrasyon tarihine katkısı ise çok daha büyük. Bu dergi üzerine araştırma yapmak demek, karikatür üzerine araştırma yapmak demek. Dergi, hicivli illüstrasyondan karikatüre giden ve daha da ötesine uzanan yolu adeta tek başına kat etti.
Leech karikatüre adını koyan kişi oldu ve Punch dergisi bize karikatürün nasıl bir evrim geçirdiğini ayrıntısıyla sundu. Punch aslında sadece karikatürün doğuşuna olanak vermekle kalmadı, aynı zamanda modern illsütrasyon formunu doğuran yayın da Punch’tan başkası değildi.