• sanatsepet

    thomas demand: gerçekliği paranteze almak // vanessa beecroft

    Performatizmin çığır açıcı terminolojisine tercüme ettiğimizde, teist sanatçı Demand’in, söylemi onu bir gerçek-dünya nesnesi olarak tanımlanabilir kılmak için gerekli olan en minimal/asgari özellikler dışındaki bütün özelliklerden mahrum bırakarak, işaret-nesne ya da iç çerçeve düzeyinde söylemi tıkadığı/dışarıya kapattığı söylenebilecektir.

  • ciddimevzu

    1642-1652: kazıcılar ve eşitleyiciler // jim fox

    hakiki tosun paşa hasım yayın e-jurnal’in sıkı takibe aldığı can parçası e-dergi “yerdeniz sakinleri”nin yayınladığı harika çeviriyi paylaşıveriyoruz: “görevimiz, kazıcıların ve eşitleyicilerin sözlerini belirsizlikten kurtarmak ve onları işçi sınıfı tarihi ve mücadelesi bağlamına oldukça sağlam bir şekilde yerleştirmek olmalıdır. sözlerinden ve eylemlerinden ilham almalı tüm bu farklı seslerin işçi sınıfının yoksulluğa ve baskıya karşı direnişinin ortak teması altında birleşmesini sağlamalıyız.”

  • sanatsepet

    ursula le guin’in eserleri nereden besleniyordu? // philip w. scher

    ursula k. le guin’i bundan dört yıl önce, 22 ocak 2018’de bu dünyadan uğurladık. le guin üzerine ne yazılsa az. bu dünyadan ışınlanmasından bugüne kadar le guin’in feminizmden bilimkurguya kadar çok sayıda alanda yaptığı katkılardan ve insan toplumu ve devletlere dönük eleştirel ve güçlü ilgisinden pek çok yerde bahsedildi. biz başka bir şeylerden bahsedelim: ursula le guin’in eserleri nereden besleniyordu?

  • ciddimevzu

    bedenlerimiz bunu istiyorken erkekler elbette bizi nesneleştirecek, bi’ dakika, ne? // katie jgln

    nasıl istersek öyle giyinmek ve görünmek konusunda rahat olalım ve ne bize namus atfedip duran kültürel değerlere ne de sürekli değişip duran moda akımlarına boyun eğmeyelim. çünkü kendi bedenlerimizle ne yapmayı seçersek seçelim, kendimiz dışında hiç kimseyi ilgilendirmez. bizi tecavüzden, cinsel tacizden ve nesneleştirmekten koruyan bir giyim tarzı yok; tıpkı bunları teşvik eden bir giyim tarzı olmadığı gibi.

  • ciddimevzu

    tiktok algoritmasında karanlık bir şeyler var // eleanor cummins

    tiktok öyle bir algoritmaya sahip ki bizi sanki bizden daha iyi tanıyor. gizli arzularımız, eğilimlerimiz ve yatkınlıklarımız tiktok dünyasında birdenbire karşımıza çıkıveriyor. kullanıcı sayısı bir milyarı aşan tiktok diğer bütün sosyal platformları uzak ara geride bırakacak kadar karmaşık ve güçlü algoritmasıyla internette yeni bir çağı açmış gibi görünüyor. facebook bir profil oluşturmak için size sorular sorarken ve sizin onu kullanma sürecinizde diğer kişisel bilgilerinizi adım adım öğrenirken, tiktok ise hepsini bir anda biliveriyor – ya da öyleymiş gibi görünüyor. tiktok sanki “varlığınızın kendi zihniniz tarafından bile bilinmeyen katmanlarını izleyerek ruhunuzu bir tür ilahi dijital kahin gibi okuyuveriyor.” fakat işin oldukça karanlık bir tarafı var, yakından bakalım…

  • tefrika

    ciddiyet a.ş. // süreyya özgör – tefrika çentik #1

    Hayat ciddiye alınmaması gerekecek kadar ciddi bir şey… “İtfaiyeci olacağım!”… Zeka testinden nasıl kaçtım? Laf dinleme sanatı… Modern annem ile mücadele ediyorum… Babam beni bir türlü yanlışlıkla öldüremiyor… Ormanda yaşamayı mantıklı buluyorum… Meğer annem memurmuş! Göç yolları…

  • ciddimevzu

    futbol üzerine // eduardo galeano

    güçlü bir simge, büyük bir gizem: kimse (bir dolu teoriye rağmen) nedenini bilmiyor fakat bugünün dünyasında pek çok insan, futbolu kendilerini tanıdıkları ve gerçekten inandıkları yegane kimlik alanı olarak görüyor. gerekçeleri her ne olursa olsun, kolektif haysiyetin havada oradan oraya atılan bir topun hareketiyle çokça ilgisi var.

  • ciddimevzu

    demokrasiyi işyerine taşımak: sendikalizm ve konsey komünizmi // darrow schecter

    işçilerin öz-yönetimi ya da fransızca’da söylendiği şekliyle autogestion ideali, liberal bireysel özerklik kavramsallaştırmasını alıp onu her anlamda resmi biçimde tanınmış siyasal kurumlardan çok daha geniş bir kolektif toplumsal eylem yelpazesi doğrultusunda çapını genişletmeye dönük bir arzuyu ifade etmektedir. ilk olarak öz-yönetim, genellikle fabrikayı, tarlayı ya da ofisi, bir başka deyişle, en geniş anlamıyla insanlığın doğal ihtiyaçları aşmak yoluyla siyasal özgürlüğün temellerini yaratmanın yanı sıra kendi ihtiyaçlarını karşılamak adına doğayı dönüştürdüğü alan olarak işyerini işaret etmektedir

  • ciddimevzu

    dijital dünyanın durum öyküleri // murat dural

    postmodern çağın bireyi bütünsel olarak ilginç bir hayat hikayesi yaratamayacağının, kendisine ütopik bir anlatı oluşturamayacağının farkındadır. o, artık yaşadığı anı “simülatif bir cennet olarak” o anda göstererek anlatmaya çalışır ve hayatının sonunda eline iki üç ınstagram hikaye çizgisi dolduracak kadar hikayesi, birkaç canlı yayın parçası ve durum öykülerinden oluşan bir kitap geçecektir. zaten başka ne beklemektedir ki?